Gecenlerde bi e-posta aldim ve günlerdir e-postaya nasil bir cevap versem diye düsünüp duruyorum. E-posta blogumu uzun zamandir takip ettigini söyleyen bir takipcimden geliyordu, halimi hatrimi sorduktan sonar Hayata Dokunan Satirlar`dan Gezgin Kizà yaptigim gecis sonrasi yazdigim yazilarin artik ilgisini cekmedigini, seyahatle ya da yurtdisindaki yasamimla pek ilgilenmedigini, eski yazilarimi özledigini söylüyordu. Eski yazilarimdan kastim genelde yasadiklarimdan sonar biraz da icimi dokmek amaciyla yazdigim bircogunuzun da kendi hayati ya da iliskilerinden bor seyler buldugu o yazilar iste… Maili okuduktan sonra düsündüm de evet uzun zamandir öyle yazilar yazmiyorum, yenilgilerimi, basarilarimi, hayal kirikliklarimi, kalp yorgunluklarimi artik kendimi sakliyorum.
Neden böyle yapmaya basladim, bilmiyorum. Ne sebep oldu buna, neden daha cok icimde yasamaya basladim bazi seyleri? Sadece tahminde bulunarak cevap verebilirim bu degisikligin sebebine sanirim
Öncelikle iliskim basta olmak üzere hayatimda yasadigim iyi ya da kötü olaylari ne kadar cok paylasirsam iyi enerji cektigim kadar kötü enerjiyi de üzerime cektigimi düsünüyorum artik. Örnegin eskiden hemen her duygu durumumu anlatirdim burada, iliskilerimi, arkadasliklarimi, asklarimi… Ama gördüm ki bazi insanlar islerin kötü gitmesini diliyor benim icin. Bilincli degil belki ama hani klasiktir ya, kendimizden biraz daha iyi hisseden insanlara icten ice fesatlik duymamiz; bunun bana karsi fazlaca oldugunu fark ettim. O yüzden de paylasimlarin rotasini özelden genele cevirdim. Ama söyle anlasilmasin: Basima bir sey geldi, birinden bir sey isittim ve o günden sonra artik böyle yazilar yazicam diye karar aldim! Kesinlikle böyle olmadi. Birden icimdekiler o kadar dolup tasmamaya basladi belki de…
Iliskimi ve hislerimi ulu orta yasamak istemiyorum artik, instagramdan takip edenler bilir Muro`yla dogru dürüst fotograf koymam bile. Birbirimizi seviyoruz, iyi giden bir iliskimiz var ve yeni bir ülkede yeni bir hayat kurmaya cabaliyoruz. Elbette sorunlarimiz sikintilarimiz oluyor, elbette bazen ikimiz de hatalar yapabiliyoruz ama kendi adima ögrendim ki karsi tarafin bende yarattigi kalp kirikliginin cözülmesi gereken mecra burasi degil. Hislerimi burada yazip rahatlamak yerine, muhatabina anlatip gerekirse tartisip cözmeyi ögrendim. O sebeple de blogumu “Kamuya acik hislerim” formatindan “Kamuya acik sosyal yasamim” haline cevirdim.
Evet itiraf edeyim, sosyal yasam derken isin icine faylaca seyahat karisti, ee bir de yurtdisina yerlesmek gibi insan hayati icin büyük bir mihenk tasi geldi basima. Hal böyle olunca da bu sürecte yasadiklarimi paylasmayi tercih ettim. Cünkü kendi tecrübemden biliyorum ki eger ülke degistiriyorsaniz, sebebi ne olursa olsun önünüzdeki denklemin bilinmeyen sayisi oldukca fazla ama problemin verilenler kismi da bir o kadar az… Yani saatlerce internette arastirma yapip hicbir bilgiye erisemediginiz, dilini bilmediginiz ülkenin prosedürlerini cözmeye calistiginiz, etrafinizda akil danisabileceginiz tek bir insan bile bulamadiginiz anlar oluyor. Kendi kendinize ite kaka ögrendiginiz bilgiler o kadar degerli hale geliyor ki sizden sonra bu durumu yasayacak insanlar icin belirsizligi mümkün oldugunca azaltmak boynunuzun borcu gibi hissediyorsunuz. Belki kimse okumayacak o yazilari, bazilari küstahca bulacak ve nispet yaptigimi düsünecek, bazilariysa yazilarin formati degisti diye serzeniste bulunacak belki de, ama yine de kendi deneyimlerimi belki birine yardimi olur diye anlattim ben. Kesinlikle “Ay bakin ben yurtdisina yerlesiyorum, oooh isim is, geride kalanlar düsünsün” nispeti yapmak icin degil. Zaten inanin bana isler o yazilarda okudugunuzdan daha karmasik ve hickimsenizin olmadigi ülkede yapayalniz olmak gercekten zor!
Seyahatlerim, gezilerim, tatillerim artik nasil adlandirirsaniz… Evet son zamanlarimi cokca gezerek gecirdim, sanirim Almanya`da gezdigim sehir sayisi Türkiye`de gezdiklerimden epey bir fazladir. Ama bunu “yeni yerler göreyim, sürekli gezeyim, sonra onu instagramdan blogdan paylasayim, ne kadar sahane bir hayatim oldugunu herkes görsün, delice geziyorum yehuuu” seklinde görenlere bir haberim var: maalesef yanlis düsünüyorsunuz. Bakin size simdi bir tablo cizecegim: 30 senedir yasadiginiz ülkeyi, sokaklarini ezbere bildiginiz sehrinizi, bir adim ötenizde olan dostlarinizi, trene atlayip üc saat sonra yaninda olabileceginiz ailenizi, senelerdir severek calistiginiz isinizi ve is arkadaslarinizi bir gün birakiyorsunuz, sadece üc bes bavulla dilini konusamadiginiz, iklimine alisik olmadiginiz, bir evinizin düzeninizin olmadigi, tek bir arkadasinizin bile olmadigi, birakin ezbere bilmeyi elinizde metro haritasi olmadan evinizin yolunu bulamadiginiz bir yere tasiniyorsunuz. Derdinizi Ingilizceanlatmaya calisiyor, isi ve is arkadaslarinizi ögrenmeye calisip sizden beklenen sorumluluklari yerine getirmeye calisiyorsunuz. Bu arada ev aramak, bulmak, tutmak, resmi dairelerdeki resmi prosedürleri yerine getirmek gibi de bir sürü yan göreviniz var. Eskiden ekmeginizi aldiginiz firininiz, meyve sebze aldiginiz manaviniz, alisveris yaptiginiz marketiniz, sacinizi boyatip kaslarinizi aldirdiginiz kuaförünüz vardi. Artik hicbiri yok! Simdi markette domuz eti mi dana eti mi diye elinizdeki paketin üzerinde yazanlari google translate ile cevirmeye calisiyorsunuz. Sevdiginiz yemekleri yediginiz restoranlar vardi eskiden, hatta belki garsonlar sizi taniyor ve etinizi nasil yediginizi cayinizi limonlu ictiginizi biliyor daha siz söylemeden getiriyorlardi. Simdiyse gittiginiz restoranda ilk sordugunuz soru “English menu?” oluyor, eger bi de yoksa dakikalarca incelemenin ardindan rastgele bir sey seciyorsunuz. Eskiden isyerinde parmakla gösterilen, isini nereyse ezbere yapacak kadar iyi ögrenmisken simdi toplantilara girip cikiyor, insanlarin uzun uzun kurdugu cümlelerin sonunu kaciriyor, size söz verilirse diye kafanizda cümleler hazirlarken o an konusulanlari kaciriyor, sorulariniza cevap bulmayi umdugunuz bulusmalardan kafanizda daha cok soruyla cikiyorsunuz.
Ee hal böyleyken yalniz kaldiginiz bu yeni dünyada haliyle kendi kendinize yapacaginiz aktivitelere sariyorsunuz. Spor yapiyor, parka gidip kitap okuyor ya da yakin sehir veya ülkelere bilet alip günübirlik gezmeye gidiyorsun. Yani eskiden arkadaslarimla parti yaparak, aksam yemegi yiyerek, uzun brunchlar yaparak, sinemaya konsere giderek gecirdigim zamani artik tek basima (ya da Muro`yla) iklim elverdigince gezerek doldurmaya calisiyorum. Kitap okumak, dizi/film izlemek ve uzun kisa fark etmez seyahat etmek inanin benim gibi bambaska bir yerde yeni hayat kuran herkesin en vazgecilmez aktiviteleri… Zaten peyniri, zeytini, sucugu, receli ve en önemlisi demlenmis cayi olmayan bi memlekette uzun uzun kahvalti yapacak degildik!
Bu yazdiklarim blogumun yasadigi degisimi biraz olsun aydinlatmistir sanirim. Bilincli olmasa da hayatin bana sunduklari sonrasi gereken bir kabuki degisimi yasiyorum her anlamda. Hem mental olarak, hem duygusal olarak hem de sosyal anlamda degisiyorum, ben degistikce paylastiklarim da degisiyor. Yeni hayatimi eglenceli kilmak adina ciktigim üc dört saatlik gezilerin yazilarina cok da tepki göstermeyin! Evet eskiden daha cok etkileniyordum insanlar ve onlarin davranislarindan ama son bir yilda yasadiklarim sonucu ögrendim ki baskalarinin sana nasil davrandigi sekillendirmemeli hislerini, seni yönlendirecek tek duygu kendine karsi ne hissettigin olmali… Kendini seviyorsan, aldigin kararlarin arkasinda duruyorsan, hatalarinla yüzlesebiliyorsan, zorluklar karsisinda cesur durabiliyorsan diger insanlarin senin icin kullandigi “cici, iyi, güzel, seksi, sinsi, kiskanc, cirkin, yobaz, geri kafali, ukala, küstah” gibi sifatlar cok da önemli degil…
Evet iste bunlar sebebiyle degisti Hayata Dokunan Satirlar… Ama sadece adi degisti, yazan kisi, kalemi ve kalbi ayni! O yüzden blogun adi ha Gezgin Kiz olmus ha Yemek Pisir olmus fark etmeyecek, bence benm satirlarim siz izin verdiginiz sürece sizin hayatlariniza dokunmaya devam edecek!
Sevgilerimle,
3 Yorum Var
Nasıl da güZel yazmışsın yine içindekileri… ne paylaştığın, nasıl paylaştığın, ne kadarını paylaşmak istediğin bence seni ilgilendirir… burası senin! yaşadıklarını bizlere içini döktüğünü yer… kimsenin de nedenini sorgulamaya hakkı yok… kendi adıma bu haliyle de yazılarını çok seviyorum, sevgiler
Pekçok blogger aynı şeyi yaptı. Kimse artık özel hayatını paylaşmak istemiyor. Buralar dutluk iken o kadar az kişiydik ki herkes samimi ve içtendi. Ama sosyal medya kalabalıklaştıkça ben de dahil insanlar korkar oldu bunun adı ister nazar olsun ister fotoğraflarım nerelerde geziyor olsun. Gezi yazılarına gelince ben de ençok gezdiğim yerleri yazmayı seviyorum ama başkasının gezdiği yerleri okumak çok ilgimi çekmiyor. Bu sebeple bir tepki olabilir. Sevgiler yeni hayatında başarı ve mutluluklar.
Almanya da konsolosluğun türklere bastırdığı tembihname bence çok iyi bir paylaşımdı herkes gittiği yeri paylaşıyor çoğu sponsorlu mesele okuduğun baktığın paylaşımda oraya gitmiş kadar hissedebilmek sizin paylaşımlarınızın içeriği değişsede hala hayata dokunduğu kesin
Çok yönlü bakıp her yönden hitap etmeniz var ben eskisi gibi değil diyemem eskisinden çok daha iyi bağlayıcı hatta hayat sadece ikili ilişkilerden ibaret değil