Küba… Her gezginin hayali, turistik olmasının yanı sıra yakın tarihiyle de merak konusu Karayip Denizi’ndeki ada ülkesi… Yaklaşık 11 milyon insanın yaşadığı, yeryüzündeki en büyük 13. ada olan Republica de Cuba’yi 1492 yılında Kristof Colomb keşfederek İspanya Krallığına ait olduğu yönde hak iddia etmiş ve ada 1898 yılına kadar İspanya toprağı olarak kalmış. Çok ilginç değil mi? İspanya ile Küba arası kuş uçuşu 7200 km ve yaklaşık 400 yıl boyunca dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin sömürgesi olarak varlık sürdürmüş. 1898 yılındaki İspanya-Amerika savaşından sonraysa 1902 yılında Küba’ya bağımsızlık verilmiş. Buraya kadar ilginç bir hikâyesi olsa da geride bıraktığımız yüzyıldaki hikâyesi daha da ilginç Küba’nın.
Her ne kadar 1902’de Küba’ya bağımsızlığı verilmiş olsa da aslında işin aslı pek de bağımsızlık şeklinde değilmiş. Küba Devleti’nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan Amerika, Küba’nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu’nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra birliklerini adadan çekmiş. Ama yaklaşık yedi yıl sonra 1909’da İkinci Amerika müdahalesinden sonra seçimleri kazanan Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açmış. Özellikle Afrika kökenli Kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırılmış ve Gomez’le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna gelmiş. Maalesef Amerika bir türlü müdahaleye doymamış ve 1933’te Amerika’nın desteğiyle Fulgencio Batista, Gerardo Machado’yu devirerek en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurmuş. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanı sıra turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline gelmiş, işsizlik oranın yükselmiş, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalmış.
1950’lerin komünist devrimci lideri olan Fidel Castro, Arjantinli devrimci Che Guevera ile birlikte Aralık 1956 yılında Küba’da bir gerilla harekâtı başlatmış ve yaklaşık bir ayda Batista’ya bağlı birlikleri yenilgiye uğratmış. Yenilgiye uğrayan Batista ülkeyi terk edince Castro ve birlikleri Havana’ya girmiş ve yeni bir yönetime geçiş yapılmış.
Yönetime devraldıktan sonra Castro, Amerika’nın getirdiği kapitalistin düzeni değiştirmek için çalışmış, tarım ve toprak reformları yapmış, işsizliği azaltarak gelir eşitsizliğini gidermek için birçok müdahalede bulunmuş. Hal böyle olunca Amerika Küba üzerinde sayısız ambargo uygulamış, Küba da sen misin ambargo yapan deyip Sovyetlerle yakınlaşmış, Latin Amerika’daki devrimci hareketlere destek vermiş derken Amerika’yla birbiriyle nefret eder hale gelmişler.
Soğuk savaş dönemindeyse Sovyet desteğini kaybedince Castro’nun eli biraz zayıflasa da zamanla Latin Amerika’da ve Avrupa’da müttefikler edinmiş, hatta Obama döneminde Amerika’yla bile ilişkiler biraz da olsa düzelmiş ve ambargoların yavaş yavaş kalkmasıyla kendi yağıyla kavrulur hale gelmiş. Günümüzde Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro devlet başkanı olarak görev yaptığı tek partili sosyalist devlet yapısıyla Küba, on dört il ve iki özel belediyeye ayrılmış; Guantanamo ise Küba topraklarında olmasına rağmen Amerika işgali altında olması sebebiyle Küba illeri arasında gösterilmiyormuş.
Keşke bu on dört ilin tümünü gezebilsek değil mi? Ama ben Küba’da Havana’yı seçtim gezmek, görmek için… Havana (Isp: La Habana) Küba’nın başkenti, adanın kuzeyinde kalan 2.2 milyon nüfusuyla hem Küba’nın hem de Karayiplerin en kalabalık şehri. Size ‘’bir başkadır benim memleketim“ tarzı bir bilgi de vereyim: İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir Havana’nın kardeş şehirleri arasındaymış; ne tatlı değil mi?
Havana’ya Türkiye’den direkt uçuş maalesef yok (aslında Türk Hava Yolları uçuyor diye biliyordum ama şu an güncel uçuşlarda tüm Havana uçuşları Panama aktarmalı ve ortalama 20 saat sürüyor. Ben Güney Amerika ve Meksika seyahatimin ardına, Küba’yı ekleyip Cancun’dan Havana’ya geçtim. Zaten kişisel tavsiyem o kadar yolu tepmişken sadece Küba’yı gezmek yerine rotanıza Meksika’yı ya da Güney Amerika’yı da ekleyebilirsiniz.
Küba’yla ilgili muallak konulardan birisi Küba’ya vize gerekiyor mu gerekmiyor mu sorusu. Belki de Küba’nın sıcak ve kucaklayıcı yapısı sebebiyle her ne kadar ‘’yok canım ne vizesi“ intibası uyandırsa da maalesef Küba’ya gidiyorsanız vizeye ihtiyacınız var. Ama güzel haber Küba vizesi için Schengen vizesi gibi eltinizin kaynının tapu kayıtlarına kadar varan doküman kalabalığı beklemiyorlar sizden. İnternet’te Küba Vizesi seklinde arama yaparsanız online başvuru ve gereken evraklarla ilgili bilgilere kolaylıkla erişebilirsiniz.
Türkiye’den değil de Meksika’dan ya da Amerika’dan Küba’ya uçacaksanız hava yolu şirketi uçuşunuzdan hemen önce size kısa bir form doldurtarak 25 dolar karşılığında size vizenizi veriyor. Her ne kadar artık o kadar gerginlik olmasa da Amerika vizeniz yoksa ve ileride başvurmayı düşünüyorsanız pasaportunuzda Küba giriş çıkış damgası olması sorun yaratıyor gibi bir şehir efsanesi dolanıyor etrafta. Bu sebeple risk almak istemezseniz pasaport kontrolden geçerken görevliden pasaporta damga basmamasını rica edin, sadece vizenize damga basıyorlar ve böylece pasaportunuzun üzerinde Küba’ya giriş çıkış yaptığınıza dair bir iz olmamış oluyor. Dediğim gibi kesin ve resmi bir durum değil bu anlattıklarım ama yine de eminim çoğunuzun duyduğu bir durumdur ve Amerika vizem olsa da ben bile riske atmak istemedim. Kulağınıza küpe olarak dursun burada…
Havana’da konaklama için booking.com ya da airbnb’de çok fazla seçenek bulacaksınız, lokasyon olarak Old Havana’yı seçerseniz görülecek yerleri rahatlıkla, çok da ulaşım aracı gerekmeden rahatlıkla gezebilirsiniz. Ben Facebook gruplarından birinde tesadüfen tanıştığım Amerika’da yasayan bir Kübalıyla evli bir Türk‘ün Havana’daki evlerini airbnb ile kiraladıklarını okumuş ve hemen iletişime geçmiştim. Sonuç olarak onun evinde konakladım, Malecon bölgesindeki ev merkeze azıcık uzaktı ama evin güzelliği ve benimle hemen her konuda ilgilenen Kübalı yardımcıları sebebiyle uzaklığı hiç kafama takmadım. Eğer siz de ilgilenirseniz benimle (@gezgin__kiz) iletişime geçebilirsiniz.
Havana’da nereleri gezelim derseniz bir solukta sayabileceğim yerler
- Plaza de la Cathedral
- Plaza de Armas
- Plaza Vieja
- Plaza de la Revolucion
- El Capitolio
- Calle Obispo
- Malecon
Bu yerlerle ilgili bilgilere daha sonra gelecegiz (yani insallah üsenmezsem :)) ama bu yazımın son kısmında size birkaç pratik bilgi vermek istiyorum:
Havana’da prizler İngiltere tipi UK adaptör şeklinde, yani Türkiye ya da Avrupa’daki gibi standart adaptörler orada çalışmayacaktır, bu yüzden yanınıza dönüştürücü almayı unutmayın!
Küba’da biri turistler için (CUC) biri lokaller için (CUP) iki para birimi var. 1 CUC 1 dolara eşit ama gözünüz korkmasın Amerika ya da Avrupa’ya göre ucuz bir ülke. Ayrıca pazarlığa çok açıklar, hediyelik falan alacaksanız mutlaka pazarlık yapın.
Fotoğraflardan hayran olduğunuz o eski arabalar her yerde, özellikle El Capitolio çevresinde birçok araba ve şoför müşteri bekliyor. Yarım saatlik, bir saatlik ya da daha uzun şehir turları satıyorlar. Onlarla da pazarlık yapın mutlaka ve birden fazla şoförle konuşun. Ben şehri yürüyerek gezmeyi seven biri olduğumdan pembe bir araba bulup şoförüyle fotoğraf ve video çekebilecek kadar süreliğine anlaştım ve El Capitolio çevresinde 2 tur için 10 CUC ödedim. Bana yetti.
Old Havana’da konaklamıyorsanız kaldığınız yere yürümeye de üşenirseniz taksiye binebileceğiniz gibi havadar üç tekerlekli motosiklet olarak tanımlayabileceğim Cocomobil’leri kullanabilirsiniz. Adını coconut yani Hindistan cevizinden alan bu araçlar sarı sarı renkleriyle bence taksilerden çok daha tatlılar. Diğer bir ulaşım şekli de üç tekerlekli bisikletler, motorsuz ve insan gücüne bağlı olması sebebiyle biraz daha uzun sürebilir yolculuğunuz. Bir de ben yufka yürekli bir insan olarak o bisikleti sürüp bizi taşıyan kişilere üzüldüğümden sadece bir kez bindim ve anlaştığımızdan daha çok para ödedim.
Ulaşım mevzularından sonra diğer önemli bir nokta da Küba’da İnternet kullanımı… Belki bileniniz vardır belki de birçoğunuz için yeni bilgi olacaktır: Küba’da İnternet yok arkadaşlar, yani bizim bildiğimiz anlamda her an her yerde ulaşabileceğiniz bir internet ağı yok. Hani herkesin evinde wifi ağı, telefonlarında 3G ya da 4.5G bağlantısı vs. bulunmuyor. Ev sahibimiz ve oradaki rehberimiz evinde internet bağlantısı olan Kübalı sayısının çok çok az olduğunu (doktor hâkim devlet adamı gibi kişilerde) ve çok pahalıya (50-100 MB gibi bir kullanım hakkinin 300-400$ civarı) mal olduğunu anlattı. Peki, Kübalılar ne yapıyor ya da Küba’ya giden turistler hiç internete bağlanmıyorlar mı? Tabii ki hayır, biraz meşakkatli de olsa İnternet erişimi Küba’da nasıldır onu anlatayım:
Havana’da örneğin şehrin birçok yerinde ETECSA adında İnternet kartı satan iletişim operatörü bulunuyor. Calle Obispo ya da Havana Libre otelinin altı benim bu kartlardan satın aldığım iki nokta mesela. Burada 1 saat, 3 saat ya da 5 saatlik İnternet kartı satıyorlar, 1 saati 1 CUC yani 1$. Bu kartı aldığınızda arkasında kazınacak bir alan var, kazıdığınızda bir kullanıcı adi ve bir şifre göreceksiniz. Simdi yapmanız gereken şey şehirdeki İnternet noktalarından birine gitmek. Evet, öyle her yerden İnternet’e bağlanabilme şansınız yok, ama ürkmeyin karşınıza çok sayıda İnternet noktası çıkacaktır, zaten yürürken yol üzerinde telefonuna bakıp beklesen insanlar görürseniz bilin ki orası İnternet noktası. Neyse İnternet noktasına ulaşınca telefonunuzu Wifi özelliğini açın. ETECSA’yi secin, kullanıcı adi ve şifrenizi girin ve ta taam aldığınız süre kadar İnternet’e bağlanabilirsiniz. Diyelim ki 5 saatlik kart almıştınız, kartı kullanarak ilk bağlanmanızın ardından cepten düşmeye başlıyor, bir sonraki bağlandığınızda kaldığı yerden devam ediyor. Ben Havana’da kaldığım dört günde toplam 3 saatlik İnternet harcaması yapmıştım mesela. İlk basta İnternet’in olmaması ‘’Allahım ben nasıl yaşarım“ psikolojisi getirse de daha sonra güzel şehri gezerken ‘’aman iyi ki de İnternet yok“ diyorsunuz.
İnternetin olmaması yer yön bulma konusunda da sıkıntı yaratabilecektir, o yüzden maps.me uygulamasını indirmenizi ve Havana haritasını Küba’ya gitmeden önce telefonunuza yüklemenizi öneririm. Böylece offline olarak şehrin her yerini rahatlıkla gezebilirsiniz. Eğer benim gibi airbnb gibi evde kalacaksanız ve evde ses olsun müzik olsun gibi takıntılarınız varsa spotify, netflix gibi hesaplarınızda daha Küba’ya gitmeden dinlemek ya da izlemek istediklerinizi indirin.
Renkli elbiseli Kübalı teyzelerle fotoğraf çektirmek isterseniz Plaza Vieja etrafındaki sokakları dolaşın ama 1 CUC’unuzu hazır edin çünkü bedavaya poz vermiyorlar.
Küba’ya gittiniz puro almadan dönmeyeceksiniz herhalde! Peki, hangi purodan almalı, kaç para vermelisiniz. Kaldığım evin sahibinin arkadaşı ve Havana’da bana rehberlik eden Petro’nun arkadaşı COHIBA (ki Küba’nın en iyi puro markalarından biri) fabrikasında çalışıyormuş ve fabrika çalışanların her gün bir ya da iki tane puro alma hakki varmış. Bu arkadaş da bunları biriktirerek Pedro vasıtasıyla bizim gibi arkadaşlara satıyorlarmış ama tabii ki mağaza satış fiyatının çok çok altına. Normalde 40 puroluk Cohiba kutusu mağazada 200-220 Dolar’a satılıyor ama ben 50 Dolar’a satın aldım. Yani neredeyse dörtte biri fiyatına! Ama tabii bir iki tane ya da daha uygun fiyatlı markaları bulabileceğiniz çok sayıda mağaza bulacaksınız, endişelenmeyin. Sadece gitmeden önce fiyatlarını araştırın ki kazıklanmayın.
Son olarak da kadınlar için güzellik tüyosu vereyim, toplanın! ALICIA isimli Küba’da üretilen ve cildinizi yenileyen, göz altlarınızı kendine getiren, gerdanınızı kaldıran, alnınızda tek bir kırışık bırakmayan bir krem varmış. Gitmeden önce okuyunca almadan dönmek istemedim. Ama kremi bulması biraz zor, ilk iki gün birçok parfümeriye gidip İngilizce bilmeyen satış danışmanlarına ”Ablam söyle gözünü seveyim nerede bu Alicia“ diye yalvardım. Neyse ki iki günün ardından Habana Libre otelinin altındaki butikte bulabildim. Göz altı için, tüm yüz için ve annem kullansın diye anti-aging versiyonundan her birinden beşer onar tane aldım. Fiyatları sırasıyla 8, 12 ve 14 dolar; eğer giderseniz gidin kapın en az birer tane. Üç aydır kullanıyorum gerçekten işe yarıyor.
Yorum Yok